Bazen insan öyle özlenir ki,
Özlenen bilse, yokluğundan utanır ..
Aziz NESİN
İnsan yazmak için şiir yazmaz,
Sebep aramaz,
Bahane üretmez.
Bir bakmış şiir yazmış, bir yokmuş;
Masallarda ki gibi.
Ben artık yazamıyorum
Murat AKPINAR
Eskisi kadar özlemiyorum seni,
Ve ağlamıyorum olduk olmadık zamanlarda.. Adının geçtiği cümlelerde, gözlerim dolmuyor.. Yokluğunun takvimini tutmuyorum artık. Biraz yorgunum.. Biraz kırgın.. Biraz da kirletti sensizlik beni ! Nasıl iyi olunur henüz öğrenemedim ama “İyiyimler” yamaladım dilime. Tedirginim aslında, seni unutuyor olmak, Hafızamı milyon kez zorlamama rağmen yüzünü hatırlayamamak korkutuyor beni.. Gel diye beklemiyorum artık, Hatta istemiyorum gelmeni.. Nasıl olduğun konusunda ufacık bir merak yok içimde. Arasıra geliyorsun aklıma, banane diyorum Benim derdim yeter bana banane ! Alıştım mı yokluğuna ? Vaz mı geçiyorum, varlığından ? Tedirginim aslında, Ya başkasını seversem ? İnan o zaman seni hayatım boyunca affetmem.Hiç bir zaman anlamadı insanoğlu,
Dünya birine kalacak olsaydı Süleyman'a kalırdı.
Ölüm satın alınsaydı Nemrut tutar alırdı.
Çıkmadık canlara derman olurdu,
Lokman Hekim ölmedi mi?
Bu yüzden hiç korkmadık biz,
Umudumuz hep Allah'tandı.
Derdimize yüksel dedik, istediğin kadar yüksel.
Nasıl olsa geçmeyecek misin?
Zalimlere güçlen dedik, istediğin kadar güçlen.
Nasıl olsa düşmeyecek misin?
Öyle oldu, olacak.
Bu dünya iyi ile kötünün arasında bir yerde.
Ama günü geldiğinde iyilerden taraf olacak.
İlhan DİLEK
Bizim rakı içmemiz lazım,
Aklı selim kafayla konuşamıyoruz.
Tavla oynamamız, şiir okumamız, şarkı söylememiz lazım.
Durduğumuz yerde batıyoruz.
Bizim hayal etmemiz lazım seninle.
Arkadan 'yine mi çiçek' Sezen söylesin mesela.
Kızılay'dan Tunalıya çıkarken.
Eski tadı yok diyorlar Dost kitap evinin.
Önünde birbirimizi beklemeliyiz.
O eski sinemalara gitmeliyiz, kült filmleri seyretmeliyiz.
Kadın mı seviyor adamı? Adam mı kaçıyor kadından?
Sormalı,tartışmalıyız bunları.
Kolejde goralı yemeliyiz ayak üstü.
Gece çökerken Sakarya'da iki kadeh yuvarlayalımda midemiz şenlensin demeliyiz.
Sahi kaç protest mekan kaldı orada?
Çiftliğe gitmeliyiz,
Saray önünden, altı şerit yaptıkları yeni yolunun üstünden.
Ben hızla giderken, sen 'yavaş sür şu mereti' demelisin.
Eskileri yâd etmeli, saygıyla anmalıyız.
Kadehlerimiz üstadlara kalkmalı mesela.
Geceyi bitirmeliyiz artık, geç oldu demen lazım.
Biz seninle rakı içip, hayal kurmalyız.
Murat AKPINAR
YALNIZLIK
Kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerdesin.
Su olsan kimse içmez,
Yol olsan kimse geçmez,
Elin adamı ne anlar senden?
Çıkarsın bir dağ başına,
Bir ağaç bulursun Tellersin
pullarsın Gelin eylersin.
Bir de bulutları görürsün,
bir de bulutları görürsün,
bir de bulutları görürsün.
Köpürmüş gelen bulutları.
Başka ne gelir elden?
Çın çın ötüyor yüreğimin kökünde
şu dünyanın ıssızlığı.
Tanrı kimsenin başına vermesin
böyle bir yalnızlığı!
YAŞAR KEMAL
Özgür olduğumuz saatler vardı,
Sen gece onikiden sonra
Ben sabah sekizden sonra mesela.
Bir türlü saatlerini tutturamadık özgürlüğün.
Meselemiz saatlerde değildi aslında
Belki mahur besteydi, belki çiğdem çiçek
Asgari müşterekte yollarımız kesişti sadece
Ve kimseye yetmiyordu bu asgari meselesi.
Yarım cümleler tamamlanmadı,
O kadehler hiç boş kalmadı.
Sen tekrar şarkı söylemeye başladın
Ben tekrar şiir yazmaya.
Ama edebiyattan hep sınıf tekrarı.
Sen Orhan Veliden de garip
Ben Atilla İlhan dan üçüncü şahıs
Biz seninle şairleri bile tutturamadık.
Murat AKPINAR
gözlerin gözlerime değince
felâketim olurdu ağlardım
beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım
çöp gibi bir oğlan ipince
hayırsızın biriydi fikrimce
ne vakit karşımda görsem
öldüreceğimden korkardım
felâketim olurdu ağlardım
ne vakit maçka’dan geçsem
limanda hep gemiler olurdu
ağaçlar kuş gibi gülerdi
bir rüzgâr aklımı alırdı
sessizce bir cıgara yakardın
parmaklarımın ucunu yakardın
kirpiklerini eğerdin bakardın
üşürdüm içim ürperirdi
felâketim olurdu ağlardım
akşamlar bir roman gibi biterdi
jezabel kan içinde yatardı
limandan bir gemi giderdi
sen kalkıp ona giderdin
benzin mum gibi giderdin
sabaha kadar kalırdın
hayırsızın biriydi fikrimce
güldü mü cenazeye benzerdi
hele seni kollarına aldı mı
felâketim olurdu ağlardım
"Bir başka ülkeye, bir başka denize giderim," dedin, "bundan daha iyi bir başka şehir bulunur elbet. Her çabam kaderin olumsuz bir yargısıyla karşı karşıya; - bir ceset gibi - gömülü kalbim. Aklım daha ne kadar kalacak bu çorak ülkede? Yüzümü nereye çevirsem, nereye baksam, kara yıkıntılarını görüyorum ömrümün, boşuna bunca yılı tükettiğim bu ülkede."
Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın. Bu şehir arkandan gelecektir. Sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın. Aynı mahallede kocayacaksın; aynı evlerde kır düşecek saçlarına. Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda. Başka bir şey umma - Bineceğin gemi yok, çıkacağın yol yok. Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte, öyle tükettin demektir bütün yeryüzünde de.
Konstantinos KAVAFİS
Beşikler vermişim Nuh'a
Salıncaklar, hamaklar,
Havva Ana'n dünkü çocuk sayılır,
Anadoluyum ben,
Tanıyor musun ?
Utanırım,
Utanırım fıkaralıktan,
Ele, güne karşı çıplak...
Üşür fidelerim,
Harmanım kesat.
Kardeşliğin, çalışmanın,
Beraberliğin,
Atom güllerinin katmer açtığı,
Şairlerin, bilginlerin dünyalarında,
Kalmışım bir başıma,
Bir başıma ve uzak.
Biliyor musun ?
Binlerce yıl sağılmışım,
Korkunç atlılarıyla parçalamışlar
Nazlı, seher-sabah uykularımı
Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,
Haraç salmışlar üstüme.
Ne İskender takmışım,
Ne şah ne sultan
Göçüp gitmişler, gölgesiz!
Selam etmişim dostuma
Ve dayatmışım...
Görüyor musun ?
Nasıl severim bir bilsen.
Köroğlu'yu,
Karayılanı,
Meçhul Askeri...
Sonra Pir Sultanı ve Bedrettini.
Sonra kalem yazmaz,
Bir nice sevda...
Bir bilsen,
Onlar beni nasıl severdi.
Bir bilsen, Urfa'da kurşun atanı
Minareden, barikattan,
Selvi dalından,
Ölüme nasıl gülerdi.
Bilmeni mutlak isterim,
Duyuyor musun ?
Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip...
Nerede olursan ol,
İçerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne - üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının...
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni.
Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
Namuslu, genç ellerinle.
Kızlarım,
Oğullarım var gelecekte,
Herbiri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
Gözlerinden,
Gözlerinden öperim,
Bir umudum sende,
Anlıyor musun ?
“Nihal...
Gitmedim. Gidemedim. Artık yaşlandım mı, kafayı mı oynattım, yoksa başka bir adam mı oldum, nasıl istersen öyle düşün. Bilemiyorum. Ama birkaç gündür içime yerleşen yeni adam gitmeme izin vermiyor. Nolur sen de gitmemi isteme. Anladım ki artık beni İstanbul’a çağıran bir şey yok. Her yerde olduğu gibi orada da her şey yabancı bana. Bilmeni isterim ki, senden başka yakınım yok. Seni her dakika, her saniye özlüyorum. Ama gururum el vermediği için hiçbir zaman söyleyemiyorum. Senden ayrılmanın benim için ne derece korkunç hatta olanaksız olduğunu çok iyi biliyorum. Tıpkı artık beni sevmediğini bildiğim gibi. Biliyorum, eski günlere dönemeyiz. Gerek de yok buna. Beni bir uşağın gibi, bir kölen gibi yanına al. Ve hayatımıza senin istediğin gibi de olsa devam etmemize izin ver. Beni affet...”Rutubetli ve mavinin ağırlığından Bir türlü kurtulamayan bir gecede
İki tekerleğin üstünde ve saatte 100 km'nin biraz üzerinde ilerleyen bir erkeğin