Alo! Facebook'tan Arıyorum...

Dünyada ve Türkiye’de bir ilki gerçekleştiren Rocco ve Turkcell, Facebook’ta cep telefonu üzerinden iletişimi başlattı. Rocco Sıkısakız için Turkcell altyapısı ile hazırlanan “Facebook’tan cep telefonu ile arama yapma servisi”ne sadece telefon numaranızı vererek dahil olabiliyorsunuz. Linke tıklayıp http://www.facebook.com/roccoloji kaydınızı tamamladıktan sonra uygulamaya kayıt olan herkesle Rocco’nun hediye ettiği 30 dakikayı kullanarak konuşabiliyorsunuz. Nasıl mı? İşte videosu...

Üyelerin telefon numaraları görünmediği için hem eğlenceli hem de çok güvenli olan Rocconnect Tıkla Konuş ile bedava konuşmak için Turkcell abonesi olmanız ve bir Facebook hesabınızın olması yeterli.


Bir bumads advertorial içeriğidir.

30.11.10

''Sabah Sarhoş Olan Bir Ezikten Döküntüler'' Anarcheist...

üşürüm ve kendime sarılırım ; azın ve çoğun , varın ve yoğun nasılda kıyaslandığını hatırlayıp titrerken. sonra kendime;  napıyorsun? diye sorduğum ender anlardan birini yaşarım, cevap herzamanki cevapla aynı olur. ( hiç )

yazdığıma bakıp , bir uçurum kenarında sırtını bir ağaca yaslamış, ağzında camel soft paketinden çıkardığı yanan bir sigarayla , gözü uzaklarda düşlemeyin, biyad etmem bilirsiniz yalnızlığa, mutluluğun rengi doğan günün rengiyle aynı olmadığı sürece ; ben mavi derim, sizin aklınıza gökyüzü gelsin.

bu ara yüzümüze ya da yüzsüzlüğümüze bir maske icat etmek ya da edinmek... -işte, her neyse, zekice olurdu sanki!

çölünden uzağa düşen her sam yeli, hangi tozu ayağa kaldırabilmiş?

çıldırmış yada çıldırtılmış bir kafayla, birazda hani şu soğuk jack şişesinin etkisini arkama alıp, tüm fayansları sayacağım üşenmesem; tabi birde banyoya kadar yürümek lazım şimdi.

neydi şu yediğim çikolatanın adı, adını hatırlamadıklarımın tadını hatırlamam diye bir kural mı vardı sanki? peki ya sevişmişlikleri nereye koymalı o vakit.?

namahrem uykulara sahip, gece vardiyaları ve klavyemin sesi belki ; düşünerek katetmeye çalışırken kilometreleri, kelebek sırtında olduğmu sanamayacak kadar ayık tutan beni. terk bahçesinde kör tacizlere müptela çekirgeler..

bir cümle takıldı aklıma ; top sektiren o erkek çocuklarının hepsi baba aslında...

29.11.10

Sömürülen Atatürk Ve Atatürkçülük...Ne Güzel Açıklamış Can Baba...

Kimininki kalpaklı kiminki fraklı, kimi sert kimi güler yüzlü… Herkes kendine göre bir Atatürk portresi çiziyor. Peki bunların hangisi gerçek Atatürk?
Ben gözümle görmedim, anlattılar: Atatürk, Anadolu’nun direniş ruhunun nasıl örgütlendiğinden söz ederken ‘küçük kıvılcımlardan büyük yangınlar doğabileceğini’ söylemiş.
Sonra bu söz “Küçük kıvılcımlar, büyük yangınlar doğurur” diye pankart olup asılmış.
Nereye biliyor musunuz?
İtfaiyenin girişine…
Erbakan’dan Çelik’e kadar
Ne demek istediğimizi anlatmak için Atatürkçüler listesine şöyle bir göz atmak yeterli:
Adnan Hoca da Atatürkçü, Doğu Perinçek de…
Popçu Çelik de Atatürkçü, ‘ordu göreve’ pankartı açan gençler de…
Erbakan Başbakanken “En büyük Atatürkçü biziz” demişti; tabii onu hapseden Kenan Evren de…
Eski Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, partisinin başkanı Tansu Çiller’in yarımyüz fotoğrafını Atatürk’ünkiyle eşleştirecek kadar Atatürkçüydü…
Bu kadar farklı eğilimden insan, aynı liderden “Bizim önderimiz” diye söz ediyorsa bu işte bir yanlışlık olmalı.
O zaman da sormak gerekiyor:
Kaç farklı Atatürk var?
Ve hangisi gerçek Atatürk?


Bir liderden kaç farklı kimlik çıkar?
Devrimci Atatürk
Aslında ‘Kuvvacı Atatürk’ demek daha doğru…
Kuvvacılarınki, post bıyıklı, kalpaklı, antiemperyalist bir lider.
Daha 1960′larda Deniz Gezmiş, anti-Amerikan gençlik mücadelesine başlarken babasına şöyle yazıyordu:
“Sana müteşekkirim, çünkü Kemalist düşünceyle yetiştirdin beni… Küçüklüğümden beri evde Kurtuluş savaşı anılarıyla büyüdüm. O zamandan beri yabancılardan nefret ettim. Biz Türkiye’nin ikinci kurtuluş savaşçılarıyız.” Bu antiemperyalist ve sivil direnişçi ruh, bugün de siyasal alanda pekçoklarına ilham veriyor.
“Ordu göreve” diyen Türk Solu dergisi, kalpaklı Mustafa Kemal kapağıyla çıkıyor.
Kemal Paşa’nın 1920′de bir komünist partisinin kurucusu olması, Lenin’e ‘ezilen milletleri emperyalizmin hegemonyasından kurtarmak için’ mektup yazması ‘Solcu Atatürk’çülerin dayanakları…
Onun Anadolu halkına hitaben yayınladığı bir beyanname elden ele geziyor:
“Müslüman kardeşlerim, komünist arkadaşlar…!
Büyük devletler yeni bir Müslüman kurbanını boğazlıyorlar. Onu yok etmek azmindedirler. Fakat biz, elde silahımız, anavatan topraklarını savunarak ve haklarımızı haykırarak ölmesini bilenlerdeniz. Köylülerimiz topraklarını, yurtlarını ve köylerini istilacıya karşı müdafaa ederken, şehit düşerken emin olabilirler ki, yakın bir zamanda bütün İslamiyet, komünizmle birlik olarak onların intikamını alacaktır.”

Ülkücü Atatürk
Ata’nın sağlığında yazılan tek biyografisinde H. C. Amstrong, ona ‘Bozkurt Atatürk’ ismini takmıştı.
Nazım Hikmet’in tabiriyle ’sarışın bir kurda’ benziyordu.
MHP Kongresi’nde asılan bir afişte o Atatürk’ü, bıyıkları fırça darbeleriyle sarkıtılmış, sert bakışlı bir asker olarak tanımıştık.
Ülkücülerinki, “Komünizm gördüğü yerde ezilmelidir” dediği önesürülen, daha 1933′te Sovyetler’in ilerde dağılabileceğini görüp “Oralardaki dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimize sahip çıkmalıyız” diyen bir ‘başbuğ’…
Atatürk, 1927′de piyasaya çıkarılan 5 ve 10 liralık banknotların üzerine bozkurt resmi koydurmuştu.
1930′da tarihçilere ‘Türk tarihinin ana hatları’nı yazdırmaya başladığında, İslam’ın Türk tarihinin sadece bir bölümünü oluşturduğunu, oysa ondan önce de Türklere ait şanlı bir mazi bulunduğunu anlatmıştı. Alfabede, giyside, müzikte Osmanlı’yı çağrıştıran ne varsa silmeye çalışıyordu.
Yıllar önce Celal Bayar’ın damadı Ahmet İhsan Gürsoy’dan dinlediğim bir anıyı burada nakletmekte yarar var. Gürsoy’un anlattığına göre Atatürk, 30′lu yıllarda Türk bayrağını da değiştirmeyi düşünmüş. Çünkü ayyıldız simgesinin Osmanlı’yı ve Arap dünyasını çağrıştırdığına inanıyormuş. Türklere yeni bir ulusal kimlik kazandırmaya çalışırken, ona İslamiyet öncesi köklerini hatırlatan bir bayrağın yakışacağını hesaplamış ve Göktürk’lerin bayrağını düşünmüş.
O proje gerçek olsaydı, bugün Türk bayrağında ne olacaktı biliyor musunuz:
Mavi fon üzerinde yeşil bir kurt profili…

Kürtlerin Atatürk’ü
Mustafa Kemal, Anadolu’ya geçtikten sonra Amasya’dan Kâzım (Karabekir) Paşa’ya çektiği telgrafta şöyle diyordu:
“Ben Kürtleri ve hatta bir özkardeş olarak tekmil milleti bir nokta etrafında birleştirmek ve bunu cihana göstermek karar ve azmindeyim.”
Bu kararla, Amasya protokolünde ‘Türklerin ve Kürtlerin oturdukları yerler’ diye adlandırılan ülke için milli mücadele başladı ve BMM kuruldu.
Meclis’teki ilk tartışmalardan biri Kastamonu Mebusu Yusuf Kemal Bey’in, “Türklerin sağlığı korunmalıdır” demesiyle patlamış, Sivas Mebusu Emir Paşa, bu vatanda sadece Türklerin yaşamadığını hatırlatmıştı. O aşamada, Mustafa Kemal Paşa devreye girmiş ve ‘Meclis’in sadece Türklerden değil, Çerkezlerden, Kürtlerden, Lazlardan oluştuğunu ve bunların çıkarlarının ortak olduğunu’ vurgulamıştı.
Kurtuluş Savaşı başlarken Kemal Paşa, Kürtlere özerklik verilmesinden bile söz etmişti.
Kürt sorunu yeniden gündeme geldiğinde, şahinler, Dersim isyanını sertlikle bastıran Atatürk’ü örnek alırken, güvercinler Mustafa Kemal’in 1920′lerdeki sözlerini arşivden çıkardılar.

Dindar Atatürk
Bitmek bilmez bir tartışma da Atatürk ve din meselesidir.
Timur Selçuk, Yaşar Nuri Öztürk gibi Atatürkçü müminler Kur’an’la Nutuk’u bir arada saklar kütüphanelerinde… Başuçlarında Ata’nın Meclis açılışında ellerini kaldırmış dua ettiği fotoğrafı asılıdır. Fotoğrafın altında da Ocak 1923′teki konuşması vardır.
“Bizim dinimiz en makul ve en tabii dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki, son din olmuştur. Bir dinin tabii olması için akla, fenne, ilme ve mantığa tetabuk etmesi lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen mutabıktır.”
Onlara göre ‘Atatürk dinin özüne değil, din olarak kabul edilen geleneğe ve eskimiş kurumlara karşı tavır almış’tır ve vahiy ile akıl arasında uzlaşmazlık görmemiştir.
Ateistler, buna bir başka Atatürk metniyle karşı çıkar.
Onların elindeki metin, 1 Kasım 1937 tarihli Meclis açış konuşmasıdır: “Dünyaca bilinmektedir ki, bizim devlet idaresindeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı siyasetler, idarede ve siyasette bizi aydınlatıcı ana hatlardır. Fakat bu prensipler gökten indirildiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutulmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.”

Demokrat Atatürk
Ve nihayet liberal-demokrat Atatürk…
Özellikle Cumhuriyet’le yaşıt İktisat Kongresi’nde uygulamaya konan ekonomi politikası ve Celal Bayar’ın Başbakanlığı döneminde hayata geçirilen uygulamalar, Atatürk’ü, İş Bankası’nın kuruluşuna imza atmış bir ‘liberal devlet adamı’ yönüyle öne çıkarır.
Hele İsmet Paşa’nın Başbakanlığında iki kez direkten dönen çok partili rejim arayışları onu ‘demokrat’ sıfatıyla bir arada değerlendirenlerin en inandırıcı kanıtıdır.
Her ne kadar Cumhuriyet tarihi boyunca demokrasiyi askıya alan tüm askeri müdahaleler, Atatürkçülük adına yapılsa da, Cumhuriyet’in asıl hedefinin demokrasi olduğuna inananlar, ‘muhtaç oldukları kanıt’ı, onun Afet İnan’a verdiği el yazısı notlarında bulabilirler:
“Artık bugün demokrasi fikri daima yükselen bir denizi andırmaktadır. Yirminci asır, birçok müstebit hükümetlerin bu denizde boğulduğunu göstermiştir.”

Neden bu kargaşa?
Baştaki soruya dönelim: Hangisi doğru bunların? Her biri gerçek belgelere, tanıklıklara, konuşmalara dayandırılan bu politik kimliklerin hangisi gerçek Atatürk?
Bir insan aynı anda hem devrimci hem ülkücü, hem ‘Kürtler’in özerkliğinden yana’, hem Türkçü, hem dindar hem pozitivist, hem otoriter hem demokrat olamayacağına göre bu iddia sahiplerinden biri yalan söylüyor olmalı…
Hangisi?
Sanıyorum, bu zor sorunun yanıtını bulabilmek için 1920′lerin koşullarını ve Kurtuluş Savaşı ile Cumhuriyet’in hangi şartlar altında gerçekleştirildiğini iyi bilmek gerek.
Kurtuluş Savaşı verilirken, Anadolu ahalisinin kahir çoğunluğu, nihai amacın Saltanat ve Hilafet’i korumak olduğunu düşünüyordu.
Kürtler’in bazısı özerklik peşindeydi.
Komünistler, Sovyet devrimine özeniyordu.
Bütün bu farklı eğilimlerden, ortak bir mücadele azmi yaratabilmenin yolu, hepsine yönelik sıcak mesajlar vermekten geçiyordu.
O yüzdendir ki, Meclis’in açılışında eller açıldı, dualar edildi, Kürtler’e özerklik vaat edildi, muvazaalı bir resmi komünist parti kurulup Sovyet etkisindeki komünist hareket yok edildi.
Ulus olma sürecinde din yerine tutkal olarak Türklük ruhu gerekiyordu; bozkurtlu bayrak düşünüldü.
Ancak bunlar 1920′lere özgü geçici tedbirlerdi; hiçbiri bugün Atatürkçülük adına savunulamayacak kimliklerdi.
O yüzden zaman zaman birbiriyle çelişen bu sözler, tavırlar, tutumlar kargaşasını, Atatürk’ün olgunluk dönemine ait notlarının, konuşmalarının, eylemlerinin süzgecinden geçirmek şart…
Bu yapılmayıp da 1920′lerin kargaşasından rastgele bir fotoğraf çekince Atatürk, herkesin kullanımına açık “Binbir surat”lı bir lidere dönüşüyor ve ‘bunca yalancı’ içinde kimin doğruyu söylediğini bulmak, hepten güçleşiyor.
Bugün gerçek dindarlar Atatürk’e sevgi besliyor, niye?
İşgal altında olmayan bir ülkede, kıldıkları namazın geçerli olmasını ona borçlular…

Milliyetçiler ona sevgi besliyor, niye?
Türk ulusunu var etti. Esir, onursuz bir ulus olmaktan kurtardı…

Solcular ona sevgi besliyor, niye?
Emperyalizme karşı başarılı ilk Kurtuluş Savaşı’nı verdi…

Aklı başında Kürtler ona sevgi besliyor, niye?
Irkçılık yapmadı, Türk ulusu adı altında Türkleri de, Kürtleri de, diğer etnik kökenlileri de eşit vatandaş yaptı…

Demokratlar ona sevgi besliyor, niye?
Sanırım yanıt vermeye gerek yok, Cumhuriyet’e bakmanız yeterli…

Atatürk, bir siyasi görüşün, bir zümrenin, bir ırkın, tek bir dine mensupların Atatürk’ü değil, hepimizin, Türk Ulusu’nun ATA’sı…
Şu yaşadıklarımıza bakınca bugün değerini daha iyi anlıyoruz…
Sn. tarihe meraklı; Atatürk sapasağlam burada, görüşleri ile, düşünceleri ile ve hedefleri ile… O kadar büyük ki, o saydığınız zavallı isimler onun gölgesine sığınmak gereği duyuyorlar. Bazı meraklılar da da kuyruk acısı ve hasedinden bunu anlamamazlığa geliyor, O’nu birilerinin Atatürk’ü yapmaya çalışıyor. Bunlar Atatürk’ü alçaltmaz, aksine gönlümüzdeki değerini kat be kat artırır.

20.11.10

Benim Bildiğim Sosyalizm...

...
sosyalizm,
yani şu demek ki, dayı kızı,
sosyalizm,
...senin anlayacağın yani,
el kapısının yokluğu değil de
imkansızlığı.
ekmeğimizde tuz,
kitabımızda söz,
ocağımızda ateş oluşu hürriyetin,
yahut, başkası yel de,
sen yaprakmışsın gibi titrememek,
bunun tersi yahut...
sosyalizm,
devirmek dağları elbirliğiyle,
ama elimizin öz biçimi,
öz sıcaklığını yitirmeden.
yahut, mesela,
sevgilimizin bizden ne şan, ne para,
vefadan başka bişey beklemeyişi...
sosyalizm,
yani yurttaş ödevi sayılması bahtiyarlığın,
yahut, mesela,
-bu seni ilgilendirmez henüz-
esefsiz,
güvenle,
emniyetle,
gölgeli bir bahçeye girer gibi
girebilmek usulcacık ihtiyarlığa,
ve hepsinden önemlisi,
çocukların ama bütün çocukların,
kırmızı elmalar gibi gülüşü..

Can Baba Diyorsa Bişey Sorgulamaya Bile Gere Yok...Haklıdır...

KADIN DEDİĞİN

Kadın dediğin iyi sevişecek arkadaş. Koyun gibi yatmayacak,kı mılkımıl olacak yatakta. Aklını başından alacak ama, aklını sadecebununla yormayacak. Delireceksin ama delirmen hastalıktan olmayacak.Uzanıverdi mi yanına boylu boyunca, göğsünde atan kalbinin yerinekoyacaksın kendini, ruhunu, herşeyini.Aşksı z yatmayacak yatağa ve senbunu bileceksin.Kadın gibi kadın olacak kadın dediğin, çıtır çerez niyetine yemediğin.Bir gecelik değil, ömürlük olacak ömürlük. Yıllara rehaveti değilhuzuru taşıyacak. En seksi leydi olmayı da bilecek,hanım sultan olupsözünü geçirmeyi de. Cıvık konulara takılıp zaman tüketmeyecek,küfretmeyecek, Kadın dediğin ayıp nedir bilecek.Sıkboğaz edip seni yalancı durumuna düşürmeyecek. Seni öyle birtutacak ki arkadaş, sen bile şaşıracaksın öyle tutulduğuna. iki lafınbaşı, her tartışmada ayrılalım tehtidi savurmayacak. Sabırlı olacak veasla gururuna dokunmayacak. ..Tuzu az, şekeri çok gibi limiti olmayan prosedürlerle yemeklerle işiolmayacak. şöyle pastırmalı kurufasülyenin yanına tereyağlı pilavıkonduracak şüphesiz. Salatasız oturmayacak yemeğe.Temiz olacak herşeyden önce mesela köfteyi mıncıklarken elleri, Yahutpahalı parfümlerin sindiği, boyacı küpü gibi, her öptüğünde bulaşıkbir tadın kaldığı bir kadını öpmeyeceksin. Buram buram aşkasarılacaksın arkadaş. Buram buram kadın kokacak kadın dediğin.Kadın dediğin güzel olacak... Zeki olacak zeki, seni bir hamur gibikarmasını da bilecek, o hamura kendini katmasını da... Paranıngüzelliğini bilecek ama ne parasızlığın ezikliğini ne de paranınkudurmuşluğunu yaşayacak. Değerlerini bir anlık hevesler uğrunaterketmeyecek. Namussuzluğunu, ahlaksızlığını ancak ve ancak senibaştan çıkarırken kullanacak, yan gözle adam kesmeyecek, başka sevgiliedinmeyecek.Sarışın, renkli gözlü uzun bacaklı, beyaz tenli, ince bilekli dilberfilan fasarya... Kadın dediğin hatun olacak arkadaş, sözüne güvenilirolacak. Bileceksin ki konuşulanlar burada kalır, kapıdan çıkmaz birdaha. Ağzı sıkı olacak kadın dediğin. Sırrını tutacak ama gününübekleyip kusmayacak.. .Para lazımcılardan, kürkçülerden, cep telefonu manyaklarından,dırdırcılardan, unutkanlıkları nı senin üzerine atanlardan, kendiyetersizliğini seni suçlayarak rahatlayanlardan, raf süslerinden,tehtidkarlardan, kaçaklardan, kıkırdayanlardan, boş bakanlardanolmayacak. Saflığı, cahilliği, aptallığı oynamayacak, biraz ukalaolabilir ancak sana rol yapmayacak. Bir şeyi çok isterse ve inançlarıdoğrultusunda yapacak.En önemlisi kendini sevecek arkadaş, kendini sevmeyen kadından sana nehayır gelir. Bir bakarsın ki yıllar sonra bu kadınla ne yatağasığabiliyorsun, ne toprağa...Koluna takıp gezmesini de bileceksin gururla, koynuna çekipsevişmesini de şehvetle.Analığını da bilecek, çocuklarından saygı görmeyi de, anaya babayahürmet etmeyi de...Kadın kadın olacak be, seni sadece sen olduğun için, sensin diyesevecek. Parayla pulla, kariyerle, kimin ne dediğiyle, sınırlamayacak.Hem sevgilin, hem arkadaşın, hem annen, hem çocuğun olacak, bağrınabasacaksın huzurla... Bileceksin ki evde 'O' kadın tarafındanbeklenmenin zevkini hiçbir zevk yaşatamaz sana...Öyle bir kadın işte... Nerede öyle kadın yoktur deme...Sen de adam olacaksın, seçmesini bileceksin!

Can yücel

Şahıslar ....

Davetiyeler, odalar
Ve localar iki kişilik
Ya tek gidersin bi koltukta
Ya biletler; iki kişilik

Ya tek kişiliktir bi yatak
Ya yalnız yatılmaz; iki kişilik
Ya tek taraflıdır bi aşk
O da severse; iki kişilik

Başka kaç kişiyi seversen sev
Bir sevda yalnız iki kişilik
Hele baş başa bi akşamda
Masalar hep iki kişilik

Peki sen kimsin dediler bana
Dedim üçüncü tekil kişilik
Peki dostluk var mı dünyada
Dedim dünya iki kişilik
Çocuktuk çoktuk oysa
Çok üzgünüm şimdilik..

18.11.10

....?

Tecavüzden sonra "Zevk aldın mı?" diye sormak nasıl abesle iştigalse gidişinin ardından aylar sonra arayıp "Nasılsın.. Ne yapıyorsun.." diye sorman da o kadar abestti işte.. "Uyuz bir itin sırtındaki pire kadar mutluyum ve başını çöpe soktuğu için kıçı açıkta kalan bir kedi kadar tetikteyim.. "Tut ki mutluyum.. Tut ki yıkıldım.. Sana ne!..

17.11.10

Birazda Aşk...

Biraz aşk olsun birazda meşk olsun diye.Yaşananlar,yaşanmışlıklar,acılar,üzüntüler...Bunların hepsi tek bir bakışın için değer ; dedim ama dinletemedim.Nasıl anlatılabilir ki bir yandan Ezginin Günlüğü ve Yeni Türkü Dinlerken arkadan fon niyetine,senin resimlerine bakarken yüzünün en ince ayrıntısını bile ezberlemek.Anlatılmıyo eee bende anlatamıyorum,zaten dinleyici olacağındanda emin olamıyorum.Anlatamasam yinede dinlermiydin beni? diye saçma bir soru var beynimde.Dur ya bir yerlerden aklımda bu sözcük ''platonilk'' yok yok buda saçma.Ne bileyim işte dinlememen umrumda değil,küfür etsen umursamam.Acabalar var aklımda...''Acaba..?''Off Off Aşk zor iş arkadaş.Hani bir ihtimal varmıdır diye düşünmekten kendimi alamıyorum son zamanlarda.Bir yandan umurumda değilsin ama her yandan bendesin...Nasıl işledin bana böyle,ben sana nasıl işleyebilirim öyle?Gram korkum yok...Ne Bileyim işte göğüsümü gererek koluma takıp gezmek seni.Hayali bu kadar güzel olan birşeyin gerçeğinin vereceği keyfe değişmem hiç birşeyi...

Referanduma Gönderdiklerimden...

Bu Kavga Uzar Gider...Olan Sana Bana Olur...Dediğimiz Lafları Bile Unutturuz...Etmeyelim Merak..Ne Çıkarsa Çıksın Bu Düzenden...Biz Gene Paraya Muhtaç...Biz Bu Kadar Düşünsek Bile Bizi Düşünen Çıkmaz...Bu Düzende Aç Kalmak Boynumuzun Borcu....Ya Düzene Karşı Gelmek..Fişlensek Ne Olcak Anarşist Diye...Senin Bir Oyunla Ne HAYIR Çıkar Ne Evet Çıkar Sandıktan...13 Eylül Sabahı Sanki Çokmu Farklı Olacak Bir Önceki Günden...Biz 30 Yıldır Gene Aç Gene Açıkta...Gene Esir Bu Memleket...13 Eylül Sabahı Bizi Avrupa Birliğine Almıyacaklar...Avrupalılar Bize O Sabah Gene 2. Sınıf Vatandaş Olarak Bakıcak...Kıbrıs Sorunu Devam Edicek..Özelleştirmeler Tam Gaz....Babalarınız Analarınız Gine Aynı Maaş Alıcak...Emekliler Gene Kuyrukta...Yurt Dişina Çıkmak İçin Gene O Kadar İşlem Zaman Müracat...Asgari Ücret Aynı Olacak O sabah...Galiba Açlık Sınırının 3/1'i Kadar...O Sabah Gine Peçeteci Çocuklar Sana Peçete Satmaya Çalışacak...İşe Giderken Gine Trafik Olacak...Bizim İçin Yapılan Köprüler,Otoyollar,Toplu Taşıma Araçları Gene Paralı Olacak...O Sabah Köylerimizin Hepsine Okul Yaptırılmaya Başlanmıyacak...13 Eylül Sabahı Evet de Çıksa HAYIR da Çıksa Diğer Günlerden Farklı Olmayacak...Kısaca...Evet Askerler Darbeciler Yargılanacak...Ama Bu Ülkenin Darbeci Tanıdığı,Akrabası Olan Çok Az Vatandaş Var,Ama Köyü Olmayan Okul O kadar Çok Ki...Yargıya Reform Gelecek...Gelsin Ama Ne Olur Nufusumuzun %33 'ü Asgari Ücretle Çalışıyorya...Onlarada Zam Gelsin...Evettttt Gelelim Fasulyenin Faydalarına..Diyen Çıkar Merak Etme Diye..Köylerede Okul Yapılır Asgari Ücretede Zam Gelir..Arkadaş Bu Sandıktan Evet Çıkarsa Sana Bana Yaramaz Bu... Biz Gene Esir...Haaaa Diğer Arkadaş Bu Sandıktan HAYIR Çıksada Biz Gene Esir...30 Yıldır Biz Hep Yerimizde Sayıyoruz Arkadaş...Son 10 Yılda Yüzde %4 Ekonomisi Büyüyen ama Buna Karşı İşsiz Sayısı Nufusun %13 Olan Başka Ülke Yok,Asgari Ücreti Nijeryayla Aynı Olan Bi Ülkede Yaşıyoruz...Son 10 Yıl Dahada Esirleşmiş Durumdayız...Son 10 Yılda İyice Soyulmuş Soğana Benzemiş Bir Ülkede Yaşıyoruz...Siyasetçilerin Ağız Dalaşından Başka Bişey Duymayan Vatandaş..Heryerde Evet Hayır Kavgası Yapıyorsa Kutuplaşıyorsa...Ayrı İki Millet Gibi Davranıyorsak Artık...Yeter Ama Ulen....Suçu Parti Liderlerinde Aramak Hata...Zihniyetlerde Yaşadığımız Problemi Çözmek Gerek...Akp Chp Mhp Bdp Adı Her Ne Olursa Olsun...Ben Açsam,Komşum Açsa,O Gece Dışardaki Bir Evsiz Üşüyorsa,Bir Aile Yatağa Aç Giriyorsa...Ve Siz Vatandaşların Duygularını Sömürüp,Sonrada Oylarını Sömürüyorsanız...Ben Size Evet Demem...Anarşiyse Anarşi...Düzene Karşı Olmadıktan Sonra,Bizim Asıl Sorunlarımızı Çözmüyorsa Neye Yarar Bu Anayasa...